Mahallenin esnafı, önünden geçerken
mutlak bir selam verilen, hatta iki çift
laf etmeden geçilip gidilmeyendir.
Bakkallar, manavlar, kasaplar, hepsi
esnaftan çok komşu değiller midir?
Güvenirsiniz. Sadece ürün
alışverişinde bulunmazsınız.
Son yıllarda hizmet anlaşını
koruyup yenileyebilenler hala
ayaktalar. Yalçınsoy Et de bunun
Ankara’daki örneklerinden biri.
Yenimahalle’de bundan 72 yıl
önce ilk dükkanını açan, şimdi
de Bahçelievler ve Çayyolu’nda
sektördeki yenilikleri takip ederek
ve ürün kalitesinden taviz vermeden
hizmetini sürdürmektedir.
Çayyolu şubesinin başında 4. Kuşak
bir Yalçınsoy var. Çocukluğundan
beri babasının yanında, çıraklıktan
yetişen usta bir kasap.
Birçok işletme zincir mağazalarda
olmayı tercih ediyor ama mahallede
olmanın avantajları olduğunu
düşünüyorum, AVM’lerde değil de
mahallede olmanın avantajları
nedir?
İnsanların sizi tercih ediyor olması
bir kazanç. Kalite, güven, samimiyet,
sıcak konuşmalar. İnsanlar bize
sıkıntılarını anlatıyorlar, onlarla
yaşamı paylaşıyoruz. 72 yıllık bir
letmeyiz biz. Mesela 55 yıllık
müşterimiz var, torununun bebeğine
bizden et almaya geliyorlar. 3 kuşağa
hizmet ediyoruz. Bu gerçekten
onur verici, güzel bir şey. Müşteriyi
tanıyoruz, nasıl et aldığını, neyi
sevdiğini biliyoruz, ona göre et
veriyoruz.
Günde kaç saat çalışıyorsunuz?
Sürekli işin başında mısınız?
Sürekli işin başındayım.
Müşterilerimiz beni burada görmek
istiyorlar. Biz artık bir aile olduk.
Sabah 4’te kalkıyorum, akşam 8’e
kadar zevkle çalışıyorum. Bana
göre başarının sırrı emek, azim ve
fedakârlıktır.
Sabah 4’te mezbahaya gidiyorum,
etlerimizi seçiyorum. Eğer geç
kalırsam istediğim kalitede eti
alamam. Bazen 100 dananın içinden
sadece 1 tanesi istediğim kalitede
oluyor. O gün sadece onu alıyorum.
Görülüyor ki kasadan, tezgâha
kadar her aşamada siz varsınız.
Tabi tabi her aşamada varım.
Mezbahada et seçiminden, seçtiğim
etin müşterinin istediği gibi
hazırlanmasına ve sunulmasına
kadar.
Mesela et sürekli değişen bir şey
midir? Yoksa geleneksel midir?
Hem geleneksel hem de yeni. Zaten
bunu bir arada sentezlemeniz
gerekiyor. Mesela kuru yaşlandırma
sistemini kullanıyoruz, bu ülkemiz
için yeni bir sistem ama yurtdışında
yüzyıllardır uygulanıyor. Önemli
olan bunu en doğru, en düzgün
bir şekilde uygulayabilmek. Bizim
tezgahlarımızda yapmak istediğimiz
doğu batı sentezini bir araya
getirmek.
YALÇINSOY ET
Hüsamettin Yalçınsoy
Yalçınsoy Et ne zaman kuruldu?
Yalçınsoy Et 1945 yılında dedemiz
Osman Yalçınsoy tarafından
kuruldu. 1945’ten bugüne kesintisiz
72 yıl, 4 kuşaktır hizmet veriyoruz.
Bahçelievler’de 60 yıllık bir
mağazamız var. Çayyolu’nda da 4 yıl
önce açtığımız bir şubemiz var.
Aileniz 4 kuşaktır kasaplık yapıyor.
Peki siz nasıl başladınız?
Aslında ben Ankara Üniversitesi
Jeoloji mezunuyum ve Ufuk
Üniversitesi İşletme Bölümü’nde
yüksek lisans yaptım. Ama kasaplık
yapıyorum. Bizde tüm kuşaklar
çekirdekten yetişir. İnanın ilk adımımı
bile kasap dükkanında atmışım.
Daha 10 yaşındayken tezgâha
geçtim. Ortaokul, lise, üniversite,
yüksek lisans hayatım boyunca
her gün istisnasız bir şekilde kasap
dükkanına geldim. Burası bizim
hayatımız. Ben işimi çok seviyorum,
hani diyorlar ya: meslek aşkı. Gerçek
k budur. Şöyle anlatayım; babam
her sabah mezbahaya gitmek için 4’te
kalkar. Ben de daha 6-7 yaşındayken
her gece babamın ceketinin
cebinden dükkânın anahtarını
alır yastığımın altına koyardım,
sabah babam anahtarı alırken
beni uyandırsın, onunla beraber
mezbahaya gidebileyim diye. Bütün
derdim babamla beraber dükkânda
olabilmekti.
Aktif 2 şubeniz var, peki neden daha
fazla büyümeyi düşünmediniz?
Aslında 1995e kadar 5 mağaza
olarak hizmet verdik. Bizim için en
önemlisi ette kalite, her şeye rağmen
bu kalitenin sürekliliğini sağlamak.
Yaptığımız işin her aşamasının
başındayız her şeyle birebir
ilgileniyoruz. Bu yüzden ailenin yeni
fertleri yetiştikçe şube sayını yeni
oluşumlarla arttırmayı hedefliyoruz.
İşletmemizde dry aged sistemine
başladığımız zaman bize birçok teklif
geldi. Mesela steakhouse restaurant
açmak gibi. Ama restaurant boyutu,
özellikle steakhouse çok farklı.
Biz yaptığımız işin “en iyi şekilde”
olmasını isteriz.
Peki müşteri yeni damak tatlarına
alışık mı?
Yeni damak tatlarına açıklar, özellikle
30-40 yaş aralığındaki müşterilerimiz
daha açık, 55-70 yaşlarındaki
müşterilerimiz ise çoğunlukla daha
gelenekseller. Genç bir nüfusa hizmet
etmek de gelenekselliğin yanında
yeniliklere açık olayı gerektiriyor.
Mesela eskiden yağlı antrikot
satabilmek için ekstra çaba harcardık.
Şimdi neredeyse her içeri giren “bize
yağlı antrikot verin” diyor. Bu bizim
için sevindirici bir şey, ki zaten kendi
besimize aldığımız hayvanlarda da
yağlı olanları tercih ediyoruz.
Aynı zaman da işlenmiş et ürünleri
de hazırlıyorsunuz değil mi?
Kendi üretimimiz sucuk, merguez
sosis ve köftelerimiz var. Özellikle
merguez sosis özel bir ürün, diğer
market sosislerine güvenilir bir
alternatif. Belirli oranlarda dana ve
kuzu eti, sarımsak ve baharatlarla
karıştırılarak kuzu bağırsağına
doldurulur. Bu sosisin ızgara olarak
tüketilmesi gerekir.
Ürettiğiniz sosisin sucuktan farkı
nedir?
Sosis ile sucuk arasında baharat
ve kuzu eti farkı var. Sucuğu
yaparken kuzu eti kullanmıyoruz.
Sucuklarımızda %100 dana eti
kullanıyoruz. Sosisin en önemli
özelliği sulu ve şişkin olmasıdır.
Dünyada bilinen yaklaşık 1500 sosis
çeşidi arasında damak tadımıza en
uygun olanı üretiyoruz.
Ürünlerimiz, hiçbir katkı maddesi
eklenmeden, geleneksel yöntemlerle
yapılmaktadır. Sadece et ve baharat.
Sizce seviliyor olmanızın nedeni ne?
Öncelikle kalitemiz, güler yüzümüz,
her müşteriyle birebir ilgilenmemiz,
işimizi severek yapmamız ve en
önemlisi güvenilir, dürüst olmamız.
Etlerimiz, özellikle de kuzular
Balıkesir’den geliyor. Kıvırcık
kuzu dediğimiz dünyanın en güzel
kuzusunu yılın 12 ayı bizden temin
edebilirsiniz. Dana etlerimiz de İç
Anadolu bölgesinden gelir.
Çalışanlarımız, mesleğin gerektirdiği
tüm bilgi ve beceriye sahiptirler.
Biz de çalışan esastır, işi çok iyi
bilmesi, çekirdekten yetişmesi
gerekir. Sonradan kasap olunmaz,
işin tezgahında pişmiş olmak gerekir.
Adan Z’ye her aşamayı bilmek
gerekir. Bizim tezgâhımız bir okuldur
aslında… Yurtiçi ve yurtdışında bizim
tezgahımızda yetişmiş çalışanlar var.
BU BİR İLANDIR
SONRADAN KASAP
OLUNMAZ.
İŞİN TEZGAHINDA
PİŞMİŞ OLMAK
GEREKİR.
Ankara’da kasap dükkanında dry
age sistemini ilk kullanan sizsiniz.
Bundan da bahsedebilir misiniz?
Biz bu uygulamaya ilk olarak
Bahçelievler mağazamızda 2008
yılında bladık. Yaklaşık 9 senedir de
devam ediyoruz. Dry age sisteminde
eti 28 gün boyunca nemli, kuru
soğutmalı bir dolapta sürekli rüzgâr
akımında bekletiyoruz. Bizden dry
age eti almak için maalesef sıra
beklemeniz gerekiyor. Çayyolu
mağazamızda bu sistem için
kullandığımız dolabın duvarlarında
Himalaya tuzu var, Pakistan’dan özel
olarak gelen tuzlarla yapıldı. Bu duvar
sayesinde antibakteriyel bir ortam
hazırlanıyor ve içerideki rüzgâr akımı
vasıtasıyla da ete daha bir lezzet
katıyor.